30 Ağustos, 30 Hikaye, 30 Yazar

30-hikaye1Onlar okul dergisi yapmak için yola çıktılar, bu yolculuk bir kitaba dönüştü.
Buca 30 Ağustos Ortaokulu öğrencileri hayatlarında ilk kez yazdıkları hikayelerle muhteşem bir kitaba imza attı. ‘ ‘ isimli kitaplarını imza günüyle tanıtan küçük yazarlar büyük heyacan yaşadı.
Buca 30 Ağustos Ortaokulu’nun 30 öğrencisinin okul dergisi için yazdığı hikayeler “30 Ağustos, 30 Hikaye, 30 Yazar” adıyla yayınlandı.

Minik yazarlar Türkçe öğretmenlerinin çabasıyla yayınladıkları ilk kitaplarının imza gününde ise Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’yı ağırladı.

Öğrencilerden gelen 500 öykünün arasından seçilen 30 hikaye ile oluşturulan ’30 Ağustos, 30 Hikaye, 30 Yazar’ kitabı, okulda düzenlenen imza gününde okuyuculara ve velilere tanıtıldı.

Başkan Levent Piriştina, 200 kitap satın alarak, destek verdi. Başkan Piriştina, “Biz okuyun, gelişin derken çocuklarımız okumayı geçip, yazmaya başlamışlar. Hatta kitap yazmışlar. Doğru noktalara yatırım yaptığımızı, destek verilirse gençlerin neler yapabildiğini burada görüyoruz. Hepinizle gurur duyuyorum” dedi. Öğrencilerin kitaplarını tek tek imzalayan Başkan Piriştina, bu anlamlı kitabın diğer mimarları Okul Müdürü Ergun Dur ile Türkçe öğretmenlerine de teşekkür etti.

 Bu genç yazar adaylarından biri de Selen Su Göksuna  ve hikayesi  “BALONCU”

Eminim ki bu güzel kız ileride başarıdan başarıya da koşacak, diğerleri gibi.

Hikayesi nedir derseniz, buyrun okuyun. Biz beğendik bakalım siz ne diyeceksiniz.

BALONCU
baloncuUzun ve kalabalık caddenin içinde, küçük çocuk kafasını kaldırdığında gökyüzüne eşlik eden renk renk balonlara hayret ederek baktı. Renkli balonlardan en çok hangisi can alıcı diye düşünüyordu ki dondurmasından eriyerek düşen damlanın verdiği irkilmeyle kendine geldi.
Kapkara gözlerini baloncuya dikti. Baloncu ise onu fark etmemişti; en azından o öyle sanıyordu. Kahverengi gömleğinin kolları kıvrılmış, sarımtırak pantolonlu bir baloncu duruyordu çocuğun önünde. Çocuk, adamı tanımamasına rağmen sıcak bir his oluşmuştu içinde. Dondurmasını yalamaya devam ederken Rum evlerinin olduğu dar sokaklardan geçtiler birlikte. Cumbalarında mavi, pembe sardunyaları olan nenelerin ve dedelerin çay içerek sohbet ettiği mutlu yerlerdi buralar. Çocuğun yüzünde tebessüm oluşmuştu. Çocuk o kadar heyecanlıydı ki siyah beyaz sokağın içindeki insanların neşesini ve sardunyaların renklerini bile fark etmemişti. Onun için şu an hayatın merkezinde renkli balonlar vardı. Fark etmese bile hiç tanımadığı bir mahallede bilmediği ama içini ısıtan bir baloncunun peşinde koşuşturuyordu sabahtan beri. Çubuğundan düşen turuncu renkli son dondurma damlasını yalarken baloncu, sağ elini kalbine götürdü ve sönen bir balon gibi yere yığılıverdi. Mutlu mahalleyi sessiz bir çığlık kaplamıştı aniden. Etraftaki insanlar baloncunun yere yığılmış bedenine doğru koşuyordu. Etraftaki insanların dehşeti gözlerinden okunabiliyordu. Elindeki çubuğuyla kalakalmıştı çocuk. Daha önce hayatında ne içini bu kadar ısıtan bir baloncu ne de birinin bu halde oluşunu görmüştü. Gitmişti sokaktaki neşe, gitmişti balonların ve hayatın rengi sardunyalar solmuş, taze çay kokusu gitmişti. Hayatı bitmişti sanki çocuğun; merkezinde renkli balonlar olan küçük ama duygulu hayatı. Bir kedi sessizliğinde baloncuya doğru yürüdü çocuk. Sanki biri üstüne gelse kaçacakmış gibi elinde yapış yapış olan dondurma çubuğuyla korkusuz ama ürkekçe yürüyordu. Baloncunun yanına geldiğinde ise dizlerinin bağı çözülüvermişti. Tulumunun dizlerinin üstüne kadar kıvrılmış olmasını umursamadan yığılıvermişti. Sol gözünden bir damla yaş akmış, yanağına şekil veren burun kıvrımlarında kalmıştı yaş. O kara gözlerini tekrar baloncuya dikmişti çocuk elindeki dondurma çubuğuyla… Baloncunun ağzından altın harflerle seçilmiş kelimeler dökülmüştü yavaş yavaş ve sessizce:
– Balonların hepsi senindir diye.
Belli belirsiz ansızın bir tebessüm oluşmuştu gözleri kapalı vücudunda.
Ve işte hâlâ baloncunun öldüğü sokaktayım. Baloncudan aldığım o renkli balonları satıyorum. Şimdi renkli dünyamda siyah beyaz bir köşe var zaman zaman yine yaşarım ama mesleğimden o kadar mutluyum ki renkli balonları olan, taze çay kokan, yaşlı dedelerin ve nenelerin kahkahalarıyla dolu bir sokaktayım. Şimdi bak; şuradan istediğin renk bir balon seç, onu vereyim sana bir de şu mavi olan balonu da al, biri senin olsun biri de baloncunun anısı olsun.

SELEN SU GÖKSUNA 

Leave A Response

*