Erkeğin aklı nerede?

ERKEK2Günümüzde inanılmaz bir tempo içerisinde ayakta kalmaya çalışıyoruz çoğumuz..

Bazılarımız da bir eli yağda bir eli balda şanslı çocuklar olarak, dünya nimetlerinden bir başka türlü yararlanıyorlar doğrusu.. Bir taraflarından ter akmadan J

Öyle bir tempo ki bu – ülkemiz şartları da bunu gerektiriyor doğrusu – insanlığımızı bile unutuyoruz..  Bir an durup şöyle bir aynada kendimize bakmaya bile vakit, sabır ve hatta cesaret bile bulamıyoruz..

Kimleri mi anlatıyorum? Hadi canım yapmayın lütfen.. Sizi, beni, memuru, işadamını ve hatta ve de maalesef ilkokula giden garibim ana kuzusunu bile kapsıyor bu söylediklerim neredeyse..

Bu yaşam denen çark – hele günümüz şartlarında çok daha beter olmak üzere – dişlileri arasına bir aldı mı insanı, ondan sonra öğütene kadar bırakmıyor.. Yani esasında toprağa kadar…

Ruhu şad olsun rahmetli bir yakınımın güzel bir deyişi vardı; “Hayatım boyunca sırtımda o kadar yük vardı ki, başımı kaldırıp da önümü görme fırsatını bir türlü yakalayamadım”.. Ne kadar da doğru değil mi?  Diğer bir deyişle kaçmaktan kovalamaya fırsat bulamıyoruz, adeta…

İşte erkeklerimiz de “MAALESEF” bu çarkın içinde yaşam mücadelesi verirken durup da kendilerini İNSAN VE FARKINDALIK olarak geliştirme şansını yine maalesef çok nadiren bulabiliyorlar..

En temel güdülerle yönetiyorlar kendilerini..  Oluş denen inanılmaz ve anlaşılmaz kavram ile kıyaslandığında incir çekirdeğini doldurmayacak mini minnacık gaileler ile beyinlerini ve ruhlarını yorup, tüketip nasıl başladılarsa öyle geçip gidiyorlar bu alemden, neredeyse.. Tabii, okulda öğrenilen fizik, kimya ile işte öğretilen “mal satış tekniklerinden” bahsetmiyoruz burada J

Evet, garibim “erkek denen yaratık” hayatını belirli barajları ve engelleri aşmaya uğraşarak geçiriyor..

Örneğin, erkek olduğunu ispat ederek..

Evet en önemli didinmesi bu oluyor garibimin hayatı boyunca; MUKTEDİR (güçlü, iktidar sahibi) bir erkek.. Tabii ki en başta yatakta sonra da bulunduğu cemiyette..

Erkek dediğin, sözünü dinletir, koydu mu oturtur, kadını doyurur.. vs vs ..

Ömrü boyunca bunları ispat etmeye, en yakınlarının, toplumun onayını, övgüsünü almaya çalışıyor..

Düşünsenize hele bir bu ne biçim bir baskı ve kompleks yaratıyor..

Bu noktada “yok canım bende öyle şey yok, ne demekmiş o” diyecekler tabii ki (hele bu ülkede) çook olacaktır.. Bunların çoğu da en tehlikeli grup, zira bu sıkıntıyı üzerinde taşıyıp da farkında bile olmayanlardır.. Yani farkındalık fukarası gariplerim… Çook var bu ülkede bunlardan…

Erkek dedin mi ailesini geçindirmelidir.. Hatta karısının 5 kuruşuna bile muhtaç olmamalıdır.. Yoksa erkekliğine halel gelir… vesaire…

Bir de daha da kötüsü hemcinsleri ile daha doğumdan itibaren yarıştırılmaya başlanmıştır… Benim çocuğum seninkinden daha güzel, daha gürbüz, daha zeki, daha çalışkan ve büyüdüğünde de daha yakışıklı, daha çok para kazanıyor vesaire.. Düşünsenize bir bu amansız yarışı..

Hatta, hatta erkekler arasında da ben senden daha fazla kazanıyorum, daha çekiciyim, daha zamparayım ve en beteri benim şeyim daha büyük..

Evet, geldik en can alıcı noktaya “BENİMKİ SENİNKİNDEN BÜYÜK” veya “Acaba benimki çok mu küçük?” gibi tam da can alıcı bir yarış daha.. Öyle bir yarış ki hayat boyunca inanılmaz komplekslere yol açan, birçok yamuk hareketin arkasındaki tetikleyici neden olabilen, zıpkın gibi bir etken adeta..

Halbuki hayatın genelini, varoluşu – ve hatta yok oluşu – düşündüğümüzde hiç ama hiçbir anlam da taşımayacak olan sudan şeyler değil mi?

Ama işte öyle olmuyor maalesef… Erkek denen yaratık bu çarkın içine bir girdiğinde ancak dişlilerin arasında ezilmiş olarak çıkıyor oradan..

Çünkü, durup kendini dinlemeyi beceremiyor.. Hangi şartlarda olursa olsun yalnızca kendini dinlemeyi..

Ey erkekler lütfen kendinizi dinleyin bir an için de olsa ..günlük hayatın monoton ve yanıltıcı yansımalarından kurtulup..

Ey kadınlar, esasında bu yazı sizin için yazıldı – kızım sana söylüyorum gelinim sen duy hesabı –

Lütfen erkeklerinize bir de yukarıda anlatılanların penceresinden bakın ne olur.. Onların da tüketilebileceğini unutmadan…

Sevgilerle
Fatih Tüfekçi

 

Leave A Response

*