Günebakan Üçlemesi- Gülşah Elikbank

Değerli Yazar Gülşah Elikbank’ın “Günebakan Üçlemesi” adını verdiği eserlerinden bahsetmek istiyoruz;
Günebakan Üçlemesi serisi “Siyah Nefes” ,“Mavi Dağ” ve Kızıl Ölüm gerçek dünyanın yorgun ruhlarını, fantastik dünyanın misafirperver kahramanlarıyla tanıştırıyor. Mitolojiyle gerçek arasında ince bir çizgide duran kahramanlar, Yazar Gülşah Elikbank’ın kalemiyle hayat buluyor.

gulsah-elikbankGücünü her ne kadar hayal dünyasından alsa da ele alınan konular ve verilmek istenen mesajlarla,  kendine hayatın içinde kolaylıkla yer bulabiliyor. Roman kahramanı Nil ve arkadaşlarının başından geçen maceraları soluk soluğa okurken kendinizi o dünyanın bir parçası gibi hissediyorsunuz. Çünkü Nil’in aşka dair gelgit halleri, arkadaşlık ve dostluk kavramına bakışı, aile ilişkileri hepimizin hayatından izler taşıyor.

Elikbank, ilk kitapta okura geçmişiyle yüzleşme cesareti verirken ikinci kitapta ise kader ve alın yazısı, diye tabir edilen kavramları irdeliyor. Son kitap Kızıl Ölüm ise bizi en büyük korkularımızla yüzleşemeye davet ediyor. Seri, kahramanların farklı ve ilgi çekici özellikleri, atıldıkları maceralar, karar anları, sürekli heyecanı üst noktada tutan dil yapısı ve iki aşk arasında kalma halleri bakımından okunmaya değer.

Son birkaç yıldır yabancı yazarların ve beyaz perdenin sıklıkla başvurduğu fantastik kurgu türünde, Türk bir yazarın neler yazacağını merak edenlerin bu eserleri gözden geçirmesi şart.

Özellikle batılı yazarların fantastik kurgu deyince sıklıkla başvurduğu vampirler, kurt adamlar ya da düşmüş meleklerin aksine Elikbank’ın satırlarında Anadolu topraklarında yüzyıllardır anlatılan, masallar ve hikâyelere özgü betimlemeleri görmek mümkün. Belki de bu yüzden kendinizi kahramanlara ve onların yaşadığı dünyaya daha yakın hissediyorsunuz.
Macera, 18 yaşındaki Nil’in arabasıyla yaptığı kaza sonrası yolunun düştüğü kasabada başlıyor. Daha ilk sayfalardan sizi içine çeken hikâye, sade dil özellikleriyle deyim yerindeyse su gibi akıp gidiyor. Terk edilmiş kasabanın sokaklarını Nil’le birlikte yürürken gergin dakikalar yaşıyor ve 12 yaşında bir çocuğun bedenine sahip kâhin Nisa’ya kurtarıcı gibi sarılıyorsunuz. Nil’in Fimes ve Aneko’yla tanışmasının ardından ise kendinizi başı sonu belirsiz bir maceranın tam ortasında buluyorsunuz. 

Yazar Elikbank’ın, hayal gücüyle yarattığı kahramanlara özellikle mitolojiden beslenen isimler seçmesi de kitabı ilginç hale getiren öğelerin başında geliyor. Hele bu isimlere bir de farklı yetenek ve özellikler eklenince de şaşıp kalıyorsunuz.

Elikbank, korku ve gerilim öğelerini öyle güzel ve kıvamında serpiştirmiş ki bir anda kendinizi o mezarlıkta, hapsolmuş ölü ruhların arasında gezinirken ve soğuk terler atarken bulabilirsiniz.

Aşkı en yoğun haliyle ele alan seride, “Yüreğimdeki bozgun, bendeki senin ardına bakmadan kaçışı gibi; çelişkiler içinde kaybolmak gibi, bir boşluğa konuşmak, yoklukla kucaklaşmak gibi. Senden uzakta olmak, sevdanın bereli dokunuşlarıyla uyanmak, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşmak gibi. Herkes giderken, yerinde saymak gibi. Mum ışığının alevine tutulup, karanlık olsa diye dua etmek gibi. Sensizlik, bir kırlangıç kanadına tutunup, boyunu aşan sularda yüzmek gibi. Yüksek tepelerden uçurumlara düşüp, daha bir yaralı daha bir yorgun ayağa kalkmak gibi,” (Syf 432 ) diyen satırları okudukça Nil’in iki delikanlı arasında yaşadığı kararsızlıkları anlıyorsunuz.

Siyah Nefes’te kendi geçmişiyle, hayal kırıklıklarıyla yüzleşen Nil’le birlikte okurda, akıp giden zamanın içinde bir tortu kütlesi gibi kalanlara  şöyle bir dönüp bakıyor.

Elikbank’ın “Hayal kırıklıklarımız, hissettiğimiz sonsuz ve dinmez dediğimiz birçok acı ve kayıplarımız, hepsi zamanın içinde unutulmaya mahkûmdur. Unutmak, insana bahşedilmiş bir armağandır. Acısı ne kadar büyük, ne kadar derin olursa olsun insanın unutup zamanın gerisinde bırakamadığı duygu yoktur. Zamanın önüne katıp sürükleyemeyeceği hiçbir acı da yoktur. Acının can yakan tarafı kaybolurken başka bir sen doğar, acının olgunlaştıran tarafı sana kalır.  Unutma ki her bir an bir diğer anın hazırlığındadır. Yol ayrımlarında yaptığımız seçimler hayatımızın pusulasıdır. O ayrıma gelmeden hayatın pusulasını okumayı bilmeli insan. Yıldızlara bakıp yolunu bulabilen insan, kendi içine bakıp cevapları da bulabilir aslında” (Syf 139) satırlarını okurken hayatın her şeye rağmen yaşanmaya değer olduğuna kanaat getiriyorsunuz.

Nil,  tüm bu soruların yanıtlarını bulmak için çok zor bir seçimin eşiğine geliyor. Sanıyorum ki okuyucular da onunla birlikte kendi hayatlarına ayna tutacaklar. Nil’in keşifleri, hayatı sahiplenişi ve aşkı tüm kalbiyle kucaklaması okurun zihninde her insan bir hikâyedir, düşüncesini hep diri tutacak.

Gerçekten de ELİKBANK kendine çok özel bir yer edinmek için güçlü ve yaratıcı bir kaleme sahip olduğunu gösteriyor bu eserlerinde..

GÜLŞAH ELİKBANK WEB SAYFASI

Yazı Kardeş sitemiz TURKİYEİNTERNETTE.COM‘dan izinli olarak alınmıştır.

FACEBOOK SAYFAMIZ

Leave A Response

*